"Industry" ile hiyerarşinin egemen olduğu hareketli finans dünyasının kapıları aralanıyor. "Industry", Londra'daki uluslararası bir yatırım bankasında kalıcı pozisyon elde etmek için rekabet eden bir grup yeni mezunun yaşantısını New Yorklu genç bir kadının gözünden aktarıyor.

Gregory House, New Jersey'deki Princeton Plainsboro Hastanesi'nde çalışan bir tıbbi tanı uzmanıdır. House, kendine aşırı güvenen, insanları pek umursamayan ve boşvermiş tavırlarıyla dikkat çeker. Ancak bu özellikleri, onun müthiş bir doktor olduğu gerçeğini değiştirmez. Uzmanlık alanı bulaşıcı hastalıklar olan Dr. House, başkalarının tanı koyamadığı karmaşık vakaları çözmekte ustadır. Herkesin umudunu kestiği anlarda, en zor hastalıkların bile gizemini ortaya çıkarır. Kısacası, pek çok hastanın hayatını kurtarmış, onları yeniden sağlığına kavuşturmuştur. Fakat işin başka bir tarafı daha vardır: House'un bu başarısı, ekibinde yer alan doktorların psikolojilerini sık sık altüst eder. Zekâsını ve tıp bilgisini kullanarak hem hastaları tedavi eder hem de ekibindekileri sınırlarını zorlamaya iter. Hastanenin yöneticisi Lisa Cuddy ise House'u sürekli gözlem altında tutmak zorunda kalır. Çünkü House, hem çok iyi bir doktor hem de baş belası bir karakterdir. Cuddy, onun yeteneklerine güvenir, bu nedenle de Dr. House ne kadar sorun çıkarırsa çıkarsın ondan asla vazgeçmez. House'un hastanenin en karmaşık vakalarını çözmesi, onu vazgeçilmez yapar. Fakat bu süreçte hastanenin sık sık dava edilmesi, Cuddy'yi zor durumda bırakır. Dr. House'un tedavi yöntemleri bazen alışılmışın dışına çıkar ve bu da birçok kişiyi rahatsız eder. Fakat eninde sonunda, hastaların hayatını kurtaran kişi yine House olur. Lisa Cuddy, tüm bu zorluklara rağmen onunla çalışmaya devam eder. Çünkü bilir ki, Dr. Gregory House, hastaları iyileştirme konusunda eşsizdir ve bu yetenek, diğer tüm olumsuzlukların önüne geçer. Dr. House'un sıra dışı tarzı, ekibi ve hastane için karmaşık bir yolculuk sunar, ama sonunda hep hayat kurtaran o olur.

Sam, Kansas'ta yaşıyor ve dışarıdan bakıldığında sıradan bir kasaba sakini gibi görünüyor. Fakat iç dünyasında farklı bir hikaye taşıyor. Kasabasının dar kalıplarına sığmakta zorluk çekiyor ve kendisini bir türlü diğerleri gibi hissetmiyor. Hayatındaki en büyük darbe ise kız kardeşinin beklenmedik kaybı oluyor. Bu büyük kayıp, Sam'i derin bir üzüntüye sürüklüyor. Onunla baş etmek zorunda kalırken, kendi içinde gizli kalmış bir yeteneğini keşfediyor. Bu yetenek, Sam'in umutlarını yeniden canlandırıyor ve kendisini yeniden tanımasına olanak tanıyor. Sam, memleketinde tam anlamıyla uyum sağlayamasa da dışlanmış insanların oluşturduğu bir topluluk buluyor. Bu topluluk, Sam'in en büyük desteği haline geliyor. Kendi gibi farklı olan bireylerle tanışınca, aslında yalnız olmadığını fark ediyor. Beraber geçirdikleri vakitler sayesinde, kendi sesini daha da güçlü hissetmeye başlıyor. Artık, başkalarının ona dayattığı beklentilere boyun eğmek zorunda olmadığını biliyor. Ne kadar zorlayıcı olursa olsun, Sam hedeflerinden vazgeçmiyor ve kim olduğunu keşfetmeye devam ediyor. Bu süreçte, hem kendine olan güveni artıyor hem de başkalarına ilham veriyor. Yalnızca kendisi gibi olmanın yeterli olduğunu ve bu şekilde de mutlu olunabileceğini keşfediyor. Topluluğundaki diğer üyelerle kurduğu bağlar sayesinde, Sam hem onların hem de kendi hayatına dokunuyor. Dayanışmanın ve arkadaşlığın gücüyle, kendisine yepyeni bir yol çiziyor. Hayatın her anında karşılaşılacak zorluklar, inişler ve çıkışlar kaçınılmaz olsa da Sam, bunları daha güçlü bir şekilde karşılamayı öğreniyor. Şimdi, kendi yolculuğunda kimin ne dediğini önemsemeden ilerlemeye hazır! Hayallerini kovalıyor ve bu süreçte kendisi olmanın verdiği özgürlüğü doyasıya yaşıyor.

2500'lü yıllarda Dünya nüfusunun iyice artması ve kaynakların tükenmesi sonucu insanların başka gezegenlere göçmesi başlıyor. Merkez gezegenlere yerleşenler medeniyeti devam etttiriyor ve Alliance (Abd & Çin ortak birliği) kuruyor. Diğerleri ise çevre gezegenlere ve aylara yerleşerek bağımsızlıklarını ilan ediyor. Alliance bu bağımsızları kendine katmak için savaş başlatıyor. Dizinin pilot bölümü olan Serenity bölümü, bu savaşla devam ediyor.Savaş sonrası Mal (Kaptan Malcolm Reynolds), diziyede adını veren Firefly model bir uzay gemisi kaçırıp kaçakçılık işine giriyor.

Uluslararası bir krizin ortasında, bir diplomatik kariyer memuru İngiltere elçisi olduğu yüksek profilli yeni işi ve parlak bir politikacıyla çalkantılı evliliği arasında bocalar.

Lidia Poët'in Hukuk Mücadelesi, izleyenleri zamanda geriye götürüp İtalya'nın ilk kadın avukatının çarpıcı öyküsüne tanık olmaya davet ediyor. Bu sürükleyici dönem draması, Lidia Poët adındaki cesur bir kadının mesleki serüvenini ve engellerle dolu hukuk dünyasında var olma çabasını anlatıyor. Lidia, dönemin katı kurallarına ve kadınlara yönelik önyargılara rağmen avukat olabilmek için büyük bir azimle mücadele ediyor. O zamanlarda kadınların avukatlık yapması kabul görmediği için, Lidia her adımda önyargılarla ve haksızlıkla yüzleşiyor. Ancak o, pes etmek yerine daima ileriye bakıyor ve hayallerinden vazgeçmeden yollar arıyor. Lidia Poët'in kararlı duruşu, yalnızca hukuk dünyasında bir çığır açmakla kalmıyor; aynı zamanda adalet arayışında olanların umudu haline geliyor. Dizi boyunca Lidia, karşısına çıkan tüm engelleri aşarken, bir yandan da gizemli cinayetlerin perde arkasını aralamak için araştırmalar yapıyor. Bu yolda karşılaştığı olaylar, ona sadece hukuki bilgilerini değil, aynı zamanda insan doğasını ve adalet kavramını da daha derinden anlamasını sağlıyor. Dizi, bir kadının kendi yerini bulma ve topluma faydalı olma serüvenini, heyecan dolu bir öykü çizgisiyle birleştiriyor. Aynı zamanda, Lidia'nın mücadelesi, hem kadın hakları hem de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çarpıcı mesajlar veriyor. Lidia'nın direnci ve inancı sayesinde, izleyiciler, o zor zamanlarda bile hiçbir şeyin imkânsız olmadığını görebiliyor. Gerçek bir hikâyeden esinlenen bu yapım, o dönemin zor koşullarını ve toplumun önyargılı yapısını gözler önüne sererken, bir yandan da Lidia'nın azmi ve kararlılığı ile izleyenlere ilham veriyor.

Children of the Church Steps, büyük zorluklara rağmen sokaklarda yaşam mücadelesi veren bir grup genç arkadaşın hikayesini anlatıyor. Bu gençler, umutsuz gibi görünen dünyalarında birbirlerine sıkı sıkıya tutunuyor ve her zaman daha iyi bir geleceğin hayalini kuruyor. Her gün, yaşadıkları tehlikelere ve yoksulluğa rağmen bir umut ışığı bulmaya çalışıyorlar. Arkadaşlıkları sayesinde her zorluğun üstesinden gelebileceklerine inanıyorlar. Çünkü dostlukları, onları güçlü kılan en büyük şey. Birbirlerine destek olurken, aralarındaki bağ da her geçen gün daha da güçleniyor. Her birinin hayalleri var; kimisi kendine sıcak bir yuva bulmanın peşinde, kimisi de okuluna devam edip hayallerine ulaşmak istiyor. Onların gözünde, hayata dair umudu kaybetmemek en büyük başarı. Fakat bu umut dolu hikaye, beklenmedik bir trajediyle sarsılıyor. Gençler, başlarına gelen olaylarla birlikte büyük bir sınav vermek zorunda kalıyorlar. Yaşadıkları bu trajedi, onları sarsıyor, ama aynı zamanda büyümeye ve hayatı gerçek anlamda tanımaya zorluyor. Zorluklarla yüzleşirken arkadaşlıklarını korumak için mücadele ediyorlar ve hayatın onlara sunduğu acı sürprizlere rağmen ayakta kalmaya çalışıyorlar. İşte bu noktada, çocukların her biri kendi içinde büyümeye, güçlenmeye başlıyor. Yaşamın sert yüzü karşısında bile birbirlerine destek olmaktan vazgeçmiyorlar ve en kötü anlarında bile birbirlerine umut aşılamayı sürdürüyorlar. "Children of the Church Steps", izleyenlere dostluk, dayanışma ve umudun ne kadar önemli olduğunu anlatan, kalplere dokunan bir hikaye sunuyor. Her şeye rağmen dostluklarını kaybetmemeye çalışan bu gençlerin öyküsü, herkesin içini ısıtacak nitelikte.

1900'lü yılların başında, Ziya adında cesur, asi ve heyecan dolu bir genç tıp öğrencisi bulunuyor. Ziya, öğrenmeye olan büyük arzusu ve gözü kara tavırlarıyla çevresindeki herkesi şaşırtmayı başarıyor. En büyük hedefi, iyi bir hekim olmak ve tıbbın çare bulamadığı hastalıklarla mücadele edebilmek. Ziya, her zaman bu hayali için durmadan çalışıyor ve engeller karşısında pes etmiyor. Onun amacı, yalnızca hastaları iyileştirmek değil, aynı zamanda tıp alanında yeni çığırlar açmak! Ziya, bu yolculuğunda İstanbul'a geliyor ve burada İhsan adında başka bir hekimle tanışıyor. İhsan, oldukça sıra dışı ve biraz da tuhaf biri. Delilik ile dahilik arasında ince bir çizgide yürüyen bu adam, Ziya'yı hem etkiliyor hem de ona yeni ufuklar açıyor. Çünkü İhsan, Ziya'nın hayallerine ulaşabilmesi için ona bir yoldaş olmayı başarıyor. Onun gibi biriyle tanışmak, Ziya'nın içindeki merakı daha da büyütüyor. Bu iki hekim adeta birbirini tamamlayan, benzer ruhlara sahip insanlar. Birlikte çalışarak büyük hedeflere ulaşacaklarına inançları tam. Ancak, Ziya ve İhsan'ın serüveni beklenmedik bir noktaya varıyor. İkisi de yasaklı ve gizli deneyler yapmaya karar veriyorlar. Bu deneyler sırasında, geçmişin derinliklerinden gelen gizemli bir yazının peşine düşüyorlar. Zira bu yazı, onları büyük bir felaketin eşiğine kadar sürüklüyor. Deneyleri ilerledikçe, karşılarına çıkan sırlar ve çözmeleri gereken kodlar adeta bir girdap gibi onları içine çekiyor. Ziya ve İhsan, bilgiyi ararken risk alıyor ve bedel ödemeye hazır olduklarını zannediyor. Ancak, öğrendikleri her yeni bilgi onlara daha fazla tehlike getiriyor. Anladılar ki bilimin sınırlarını zorlamak cesaret gerektiriyor; fakat bunun bir bedeli var ve bu bedel, her ikisi için de düşündüklerinden daha ağır olabilir!

Kübra, kenar bir mahallede sakin bir hayat süren bir gencin çarpıcı hikâyesini anlatıyor. Bu gencin hayatı, ansızın almaya başladığı gizemli mesajlarla tamamen değişir. İşte burada olaylar başlar! Bu mesajlar, sanki gelecekte olacakları öngörebiliyormuş gibi, gençe ipuçları verir. Olaylar ilerledikçe, bu tuhaf durum mahallede yayılmaya başlar ve insanlar çoktan bu olağanüstü yeteneğin farkına varır. Bu mesajlar sayesinde gencin şöhreti artar ve ona bir takipçi kitlesi oluşturur. Ancak her güzel şeyin bir bedeli vardır. Çevresinde ona hayran olan insanların yanında, ona kötü gözle bakan, bu gizemli gücün arkasındaki gerçeği çözmeye çalışan güçlü düşmanlar da çıkar. Gencin sakin yaşamı, kendini hem gizemli takipçilerle hem de tehlikeli düşmanlarla dolu bir dünyanın ortasında bulmasıyla altüst olur. Şu anda, bu geleceği öngören mesajların ona kazandırdığı şöhreti mi yoksa getirdiği tehlikeleri mi seçeceğini bilmek oldukça zor. Genç, bu mesajların ardındaki sır perdesini aralamaya çalışırken, bir yandan da mahalledeki insanlarla olan ilişkilerini dengede tutmaya çabalar. İşte bu noktada, dostlukların önemini, tehlikelerle başa çıkmanın zorluğunu ve bazen hayatta öngörülemeyen olayların nasıl da insanın yolunu değiştirebileceğini öğrenir. Dizideki heyecan verici olaylar, izleyicilere hem gizemli bir hikâye sunar hem de küçük bir mahallede büyük olayların nasıl ortaya çıkabileceğini gösterir. Bu dizi, izleyiciyi merakta bırakırken, öngörülemeyen bir geleceğin çarpıcı etkilerini gözler önüne seriyor!

Mezarlık dizisi, heyecan verici olaylarla dolu bir hikaye sunar. Kadın cinayetlerinin artışı üzerine, emniyet teşkilatı bu vahşi suçları durdurmak ve adaletin sağlanmasını hızlandırmak amacıyla özel bir birim kurmaya karar verir. Bu birimin başına, azimli ve kararlı bir başkomiser olan Önem getirilir. Önem, sadece görevini yerine getirmekle kalmaz, aynı zamanda bu suçların ardındaki karanlık yüzleri ortaya çıkarmak için kişisel bir mücadeleye girişir. İşte tam bu noktada, ekibiyle birlikte sırların izini sürmeye başlarlar. Bir yandan olayları aydınlatmaya çalışırken, diğer yandan kendi iç dünyasında da bu davaların etkileriyle yüzleşir. Önem ve ekibi, karşılaştıkları her yeni davada farklı bir ipucu peşine düşerler. Katiller, iz bırakmamak için her yolu denese de, bu özel birim gözünden hiçbir ayrıntı kaçırmaz. Olayların ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak için ekip, bazen gecelerini gündüzlerine katarak çalışır, bazen de tehlikeli takipler ve gizli görevlerle karşı karşıya kalır. Ekip üyeleri arasında oluşan güçlü bağ, onları bu zorlu mücadelede ayakta tutar. Bu bağ, hem dayanışmalarını artırır hem de zorluklara karşı birlikte direnme güçlerini pekiştirir. Sonuçta, bu birim sadece bir polis ekibi değil, aynı zamanda birbirine güvenen ve dayanışma içinde olan bir aileye dönüşür. Dizide, kadın cinayetlerine karşı verilen bu mücadele, izleyicilere toplumsal bir mesaj da verir: Adaletin sağlanması için herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Önem ve ekibi, korkusuzca her türlü engeli aşmaya çalışırken, bizlere de toplumsal duyarlılığın önemini hatırlatır. Heyecan, gerilim ve duygusallık dolu bu hikaye, seyircilerin hem kalplerine dokunur hem de adalet arayışında onları derin düşüncelere sevk eder. Mezarlık, sadece bir polisiye dizi değil; aynı zamanda mücadele, cesaret ve insanlık adına verilen bir savaşın hikayesidir.